Sulak alan ekosistemleri yeryüzünün en üretken ve zengin sistemleri. Aynı zamanda en hızlı zarar gören ve yok edilen yaşam alanları. Son altmış yılda kaybedilen sulak alanların yüzölçümü iki milyon hektara, yani yaklaşık bir buçuk Marmara Denizi büyüklüğüne ulaştı. Biyoçeşitliliğin hızla yok olmakta olduğunu gösteren raporlarsa birbirini takip ediyor.
Türkiye yanlış politikaların da etkisiyle iklim değişikliğinden yüksek derecede etkilenecek ülkeler arasında. Kuraklığın etkilerinin arttığı ülkemizde son 22 yılın en kurak ocak ayı yaşandı.
Hem kuraklıkta hem de sel olaylarının şiddetinde artış var. Hava olaylarındaki değişimlere adapte olabilmek için ilk olarak sulak alan ekosistemlerinin restore edilmesi gerekiyor. Sulak alanlar iklim değişikliğinden kaynaklı fırtına, sel ve kıyı şeridi erozyonunun etkilerini azaltıyor. Ayrıca yeraltı suyu depolarını doldurması ve suyu doğal olarak filtre etmesi özellikleri nedeniyle kritik öneme sahip.
Sulak alan ekosistemleri yeryüzünün en üretken ve zengin sistemleri. Aynı zamanda en hızlı zarar gören ve yok edilen yaşam alanları. Türkiye sulak alan çeşitliliği ve sayısı açısından zengin bir coğrafya. Türkiye’deki sulak alanların büyük çoğunluğu uluslararası öneme sahip Önemli Doğa Alanı (ÖDA) statüsünde.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından bu alanların 14’ü Ramsar Alanı (Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar), 59’u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 32’si Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan statüsüyle koruma altına alındı. Bu alanlar hem üreme döneminde hem de göç döneminde kuşlar için hayati önem taşıyor. Yıl boyunca su kuşlarının güvenli bir şekilde üremesi, beslenmesi ve yeniden göç etmesi bu ekosistemlerin var olmasına ve korunmasına bağlı.
Omurgalı nüfusu yüzde 69 azaldı
Son altmış yılda kaybedilen sulak alanların yüzölçümü iki milyon hektara, yani yaklaşık bir buçuk Marmara Denizi büyüklüğüne ulaştı. Biyoçeşitliliğin hızla yok olmakta olduğunu gösteren raporlarsa birbirini takip ediyor. 1970’ten bu yana dünyadaki omurgalı nüfusu yüzde 69 azaldı. Bu sayı tatlı su türleri için ise yüzde 83’e ulaşmış durumda ve bu durum sulak alanların ciddi ölçüde tahrip edildiğinin de bir göstergesi.
Suyun, her ne kadar yaşamın döngüsünde kilit rol oynadığını bilsek de su kullanımındaki yanlış uygulamalar suyun varlığını tehlikeye atıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre dünyadaki tatlı suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2019-2023 dönemi için hazırlanan Ulusal Su Planı’na göre, Türkiye’de yıllık su tüketimi 54 milyar metreküp civarında. Bunun 40 milyar metreküpü (yüzde 74) sulamada, 7 milyar metreküpü (yüzde 13) içme-kullanmada ve 7 milyar metreküpü (yüzde 13) sanayi suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılıyor.
Su kaynaklarının %74’ü tarım sulamada kullanılıyor
Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç “Anadolu’nun sulak alanları yarım asırdır yanlış su ve tarım politikalarıyla yok ediliyor. Ulusal Su Planı verilerine göre su kaynaklarımızın %74’ü tarımsal sulamada kullanılıyor.
Dolayısıyla suyun döngüsünün ve sulak alan ekosistemlerinin yaşaması için ilk değişim tarım politikalarıyla başlamalı. Sulak alanların var olması ve suyun döngüsünün korunması Anayasal güvence altına alınmalı. Aksi halde hem ekolojik hem de ekonomik olarak pek çok kayıp vereceğiz.” dedi.