Eskişehir’de helva deyince akla gelen ilk markalardan olan Tanınmış Helvacı, yaklaşık 1,5 asırdır aynı lezzette üretim yapmayı sürdürüyor. Geleneksel tarzda üretimine devam eden marka, dijitalleşmeye de önem veriyor.
Fatma KAYTEZ
Eskişehir’de temeli atılan ve önündeki insan kalabalığı ile bilinen Tanınmış Helvacı, 148 yılı geride bıraktı. Ata emaneti helva yapım formülü ile geleneksel tarzdaki üretimlerini günümüze kadar sürdüren Tanınmış Helvacı’nın beşinci kuşak yöneticisi Özgür Canbulat, temel felsefelerini “geleneksel üretim tarzıyla geleceğe geçmişten doğal bir tat bırakmak” olarak ifade etti.
Özgür Canbulat, dijital dünyanın da artık kaçınılmaz bir hale geldiğine işaret ederek, bu doğrultuda internet alt yapısı, dijital satış, nöro pazarlama konularında çalışmalar yaptıklarını kaydetti.
Canbulat, “Yeni ürünler, yeni ambalajlar, yeni pazarlar ve pazarlama araçları ile insanların tüketim malzemelerine kendi ürünlerimizin eklenmesini sağlayacak yeni çalışmalarla geleceğe hazırlanıyoruz” dedi. Özgür Canbulat ile dünden bugüne markanın yolculuğunu, hedeflerini, planlarını konuştuk.
Tanınmış Helvacı’nın kuruluş hikayesini kısaca anlatır mısınız?
Firmamız, beş kuşaktır ticaret hayatında olan bir aile şirketidir. Firmamızın kurucusu Sefilizâde Hacı Mehmed Ağa, 1875 yılı itibarıyla Eskişehir Taşbaşı Mevkiinde “Helvacı ve Şerbetçi” olarak işe başlamıştır. Kendine özel üretim tarzıyla kısa zamanda ün salmış çevre il ve ilçelerden de talep edilir olmuştur.
Fakir ve garipleri gözeten yaklaşımlarıyla tanınan Sefilizâde Hacı Mehmed Ağa, cömertliğini devlet yardımlarında da göstermiştir. I. Dünya Savaşı sürecinde Donanmaya Yardım kampanyasına bağışta bulunduğundan kendisine Donanma-yı İane Madalyası takdim edilmiştir.
Sefilizâde Hacı Mehmed Ağa’dan işi devralan oğlu Sefili Ahmet Efendi, babasından öğrendiği metotla helva ile birlikte Eskişehir Banka Caddesi’ndeki dükkânda yağ ve tahin imalatı da yapmıştır. Dönemin koşulları gereği I. Dünya Savaşı’na katılmış, Çanakkale Cephesi’nde, İstiklal Savaşı’nda ise Batı Cephesinde savaşmıştır. Bu nedenle hem Çanakkale, hem de İstiklal Madalyası ile taltif edilmiştir.
Sefili Ahmet Efendi savaşa gittiğinde işleri kim yürütmüş?
Ailenin üçüncü kuşağı olan Osman Bey, aile büyüklerinin Dünya ve Kurtuluş Savaşı’nda olmalarından dolayı, küçük yaşta işlerin başına geçmek zorunda kalmıştır. Yetiştiği ortam gereği “Ah lik Geleneği” çerçevesinde temel düsturu “Dürüst ve İlkeli Ticaret” olmuştur.
Osman Bey, Soyadı kanunu ile birlikte “Canbulat” soyadını almıştır. Osman Canbulat, üretim süreçlerinin her aşamasında çocukluğundan beri yer aldığından, işleri genişletmiş ve geleneksel üretim tarzını Eskişehir Taştekin caddesindeki dükkânlarında sürdürmüştür. Tahin helvası üretiminin yanında yağ ve tuz ticareti ile ürün çeşitliliğini artıran Osman Bey, yenilikçi fikirleri çocuklarına da aşılamıştır.
Osman Bey’in çocukları, Mehmet, Erdoğan ve Ekrem Canbulat, helva üretimlerine 1989 yılında Taşbaşı’ndaki istimlak nedeniyle Değirmen Sokaktaki evlerinin altındaki dükkânda devam etmiştir. Tanınmış Helvacı, 34 yıldır aynı adreste hizmet vermektedir.
Üretim süreçleri genelde büyük kardeşlerin öncülüğünde devam etmiş, sırası ve zamanı gelen işleri büyüklerinin denetiminde sürdürmüştür. Dördüncü kuşağın son temsilcisi babam Ekrem Canbulat ise firmanın bugünlere gelmesinde önemli bir köşe taşı olmuştur.
Şu anda beşinci kuşak olarak markanın yönetiminde siz yer alıyorsunuz. Sizin dışınızda markanın yönetiminde kimler var?
Ailenin beşinci kuşağı olan ve tüm bu üretim süreçlerinde çocukluğundan beri yer alan ben, ata emaneti helva yapım formülü ile geleneksel tarzdaki üretimi günümüzde de sürdürmekteyim.
Gelişime açık, çağa uyum sağlayan yapısı sayesinde, kardeşim Onur Canbulat ile iyi bir sinerji yakalayarak işimizi çağın gerekleri noktasına taşımaya gayret ediyoruz. Temel felsefemizi “geleneksel üretim tarzıyla geleceğe geçmişten doğal bir tat bırakmak” olarak ifade ediyoruz. Beşinci kuşağın en genç temsilcisi olan kardeşim Onur ise dijital çağa uyum sağlama konusuna özellikle önem vermektedir.
Geleneksel üretim süreçlerinde çocukluğundan beri yer alan, ancak 21. yüzyılın bilişim çağı olduğunun ve bunun gereklerinin yerine getirilmesini savunan bir bakış açısına sahip olan kardeşim Onur, hem AR-GE ve ürün geliştirme süreçlerinde, hem de büyüme stratejileri ve dijital pazarlama konularında önemli katkılar sağlamaktadır.
Markanın adı nereden geliyor?
Markamızın ilk hali Sefililer olmakla birlikte, kısa zamanda ürün kalitesi, müşteri ilişkileriyle Eskişehir ve çevre illerde tanınmış ve önünde kuyruk oluşmaya başlamıştır. Bu nedenle müşterilerimiz tarafından “Tanınmış Helvacı” olarak isimlendirilince, biz de işletme yönetimi olarak Tanınmış Helvacı’yı ön plana alıp, markamızı bu şekilde tescil ettirdik.
“Karşınızdakine değer vermezseniz bir değer üretmesini bekleyemezsiniz”
Markanın dünden bugüne gelen yolculuğunda yaşadığı sıkıntıları oldu mu?
148 yıllık bir markayız. Bu süreçte yaşanan savaşları düşündüğümüzde (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi), Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, II. Dünya Savaşı bile çok büyük bir tablo ortaya çıkmaktadır. Bu süreçlerde yaşanan yoklukları, kıtlıkları, ekonomik krizleri, askeri darbeleri, sıkıyönetimleri de ayrıca hesaba katmak gerekmektedir. Bu süreçleri atlatmada en önemli faktör, küçükten büyüğe ve büyükten küçüğe birbirine değer veren bir aile olmamızdır. Çünkü karşınızdakine değer vermezseniz ondan bir değer üretmesini bekleyemezsiniz.
Büyüklerinizden öğrendiğiniz ve kulağınıza küpe olan bir söz var mı?
Dedem ve babam, ahilik gelenekleri doğrultusunda yetişmiş. Bize de aynı bilgi ve donanımı olanakları çerçevesinde aktarmaya çalışmıştı. Ben de o doğrultuda daima doğru ve dürüst olmayı, ne iş yaparsak yapalım en iyisini yapmayı, yaptığımız işte istikrarlı ve “diğerkâm” olmayı ilke edinenlerdenim.
Kış aylarında satışlar artıyor
Ürün yelpazenizden bahseder misiniz?
Günlük butik üretim yaptığımızdan dolayı raf ömrünü uzatan koruyucu maddeler kullanmıyoruz. Öncelikle ve özellikle helva çeşitleri temel ürünümüzdür. Bunların yanında tahin, pekmez, susam, haşhaş ve tatta gül reçelimiz var. En çok tercih edilen ürünümüz ise tahin helvasıdır. Satışlarımız da daha çok kış aylarında artmaktadır.
Pandemide e-ticaret hızla gelişti, tüketici alışkanlıkları değişti. Siz bu değişime dönüşüme nasıl ayak uydurdunuz, uyduruyorsunuz?
Pandemi süreci ile deneme aşaması tamamlanan dijital dünya, artık kaçınılmaz bir hale geldi. İnsanların hizmeti ayağına istemesi, Türkiye’de dahil olmak üzere birçok ülkede evden çalışmanın kabul edilmesi ve hatta haftalık çalışmanın dört güne düşürülmesi tartışmaları bunun en açık işaretidir.
Bu nedenle bu çağın gereklerini yerine getirecek çalışmaları, alt yapıları gerçekleştirecek firmalar ayakta kalacak, diğerleri küçülerek yok olacaktır. Biz de bu süreçte şirketimizi dünyanın gerekleri doğrultusunda, internet alt yapısı, dijital satış, nöro pazarlama konusunda hazırlıyoruz.
Konunun uzmanı farklı akademisyenlerden alınan bilimsel destek ve danışmanlıklarla yeni ürünler, yeni ambalajlar, yeni pazarlar ve pazarlama araçları ile insanların tüketim malzemelerine kendi ürünlerimizin eklenmesini sağlayacak yeni çalışmalarla geleceğe hazırlanıyoruz. Bu nokta da tıpkı 25. Kare etkisinde olduğu gibi, internet üzerinden kendi ürünlerimizin tüketim isteğini artıracak oyun vb. iletişim kanallarını yaygınlaştırma çalışmalarına devam ediyoruz.
“İşe, üretim sürecinin ilk basamağından başlanır”
İlk, orta, lise ve üniversite eğitimini Eskişehir’de tamamladığını söyleyen Özgür Canbulat, eğitim ve işe başlama süreciyle ilgili şunları anlattı: “Anadolu Üniversitesi mezunu bir iktisatçıyım. İşletme Anabilim Dalında Yüksek Lisans çalışmalarında bulundum, akabinde kamu ve özel kurumların eğitim süreçlerine katılıp farklı konularda sertifikalar aldım.
Edindiğim bu bilgi birikimi ve tecrübeleri de iş yaşamıma yansıtmaya çalıştım. Bizde gelenek ilkokuldan itibaren, okul dışındaki zamanlarda o anda şirketi yöneten aile büyüklerinin yönlendirmesiyle üretim sürecinin ilk basamağından itibaren çalışılır.
Lise çağına gelindiğinde, bireye değer verildiğinin göstergesi olarak belirli günlerde “ hadi bakalım bugün işletmeyi sen aç ya da sen kapa” denilerek anahtarlar teslim edilir ve akşamına ebeveynler tarafından takdir edilirdi. Ben de ilkokuldan itibaren okul dışı zamanlarımda amcam ile başladığım süreci babam ile devam ettirip, şu anda işleri devralmış bulunmaktayım.”